Koronavirus salgını Çin'de ilk duyulmasından itibaren aslında yoğun takibimizdeydi. Açıkçası global bir dünyada uzaklık farketmeksizin bir ülkede olan bir salgın hiçbir zaman tek bir yerde izole kalamayacağını biliyoruz hele salgın dünya ticaretinin bu kadar yoğun olduğu bir ülkede gerçekleşmişse ve tam bir kavşak ülke konumunda bulunuyorsak bunun bize ulaşabileceğinin öngörmek çok da zor değil. Salgının daha Türkiye 'ye ulaşmadığı dönemde de biz kliniğimizde ekstra dezenfeksiyonu sağlamaya dikkate ediyorduk ama ülkemizde vaka görülmeye başladıktan sonra insanların evde kalma sürecini de desteklemek adına kliniğimizi kapatma kararı aldık. Sürecin uzunluğunu ön görmek zor olduğu için bu dönem mağduriyetleri de azaltabilmek için tedavisi devam eden ya da takibi bizde olmayan hastalar için online hizmet vermeye başladık.  

Günlük hayatımızda da korona sayesinde evde olmanın tadını doyasıya çıkarmaya başladım.  Zaman bulamadığım için okumayı ertelediğim kitapları okuyabilmek, gürültüsüz bir doğada ara ara yapılan yürüyüşler, evde aileyle geçirilen kaliteli vakitler aslında çok da iyi geldi. Hayatın çoğu zaman manasız koşuşturmalarından uzak kalabilmek bazı şeyleri sorgulayabilmek adına da önemliydi benim için. Tabi bu arada webinarlar sayesinde tüm dünyadan önemli isimlerin eğitim sunumlarına katılma ve bu sayede güncellenme fırsatı da buldum.

Deri hastalıklarının büyük çoğunluğunun en önemli nedenleri arasında stres var malum.  Özellikle bu dönem hastalık korkusu, çocukların sorumluluğu, yaşlı birey olma ya da yaşlı ebeveynlerinin yanlarında olamama, sürekli evde kalma psikolojisi, maddi ve gelecek kaygıları stresi en üst düzeye taşımış durumda ne yazık ki.  Stresin vücutta yarattığı oksidatif hasarlar, hormonal değişimler, davranış değişiklikleri, yanlış öz bakım da beraberinde var olan deri hastalıklarının artmasına ve yenilerinin oluşmasına zemin hazırladı.

En sık tabi ki sürekli el yıkama ve dezenfektan kullanımına bağlı irritan ve allerjik kontakt dermatit (ekzema) oldu. Bunun dışında bu dönemde yine strese bağlı ürtiker, saç kıran (alopesi areata), vitiligo, madalyon hastalığı, akne ve psoriasiste (sedef hastalığı)artış gözlendi. Tabi çoğu hastanın tedavisinin de bu dönemde bağışıklığı düşürebileceği için bilerek  ya da takipsizlikten dolayı kesilmesinin de artışlarda payı söz konusu. 

Ekzema için el dezenfektanı yerine sık el yıkama ve günlük nemlendirme ve onun dışında cilt temizliğine dikkat etme, sağlıklı beslenme, özellikle omega3-6, biotin, çinko takviyeleri alma,  hafif egzersiz yapma, uyku düzenine riayet etme, evdeyken bile her gün işe gidiyormuş gibi günlük hijyene ve kıyafet değişimine özen gösterilmesi insanın psikolojisine iyi gelecektir.

Özellikle ekzema için sık el dezenfektanı kullanımı derinin pH'ını bozduğu için bunun yerine elleri sabunla yıkamalı ve sonrasında da bariyer krem dediğimiz içinde madecassoide, panthenol, seramid, çinko gibi derinin koruyucu yapısını güçlendiren kremleri her el yıkama sonrasında kullanmalıyız. Ekzemaya bağlı deride yarılmalar ve çatlaklar varsa da antibakteriyel kremler ilave etmeliyiz. Bir uzman kontrolünde de dönem dönem kortizonlu kremler ile de araya girerek yoğun enflamasyonu engellemeliyiz.

Bu süreçte panik halde sürekli el yıkıyoruz ve duş alyoruz bunlar güzel alışkanlıklar tabi ama fazlası derinin üzerindeki koruyucu tabakayı da uzaklıştırdığı için mutlaka sonrasında bol nemlendirici uygulamak gerekli. Eğer kuru cildiniz de varsa duş yağı şeklinde cildi daha az kurutan ürünler ile ılık duş almayı ve fazla abartılı keselenme yapılmasından kaçınmayı öneriyorum. Sonrasında sürülecek nemlendiricinin de kokusuz ve parabensiz olmasına özen gösterilmelidir.  Nemlendiriciler ise hafif kurulanma sonrası daha cilt ıslakken masaj yapılarak sürülmelidir böylece deri üstündeki nem henüz buharlaşmadan deriye hapsolacaktır.